Cumali Kalıp sevenlerin buluşma noktası...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Cumali Kalıp sevenlerin buluşma noktası...

Cumali hocayı tanımak ayrıcalıktır
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 YÜREĞİMDEKİ BUZ 1

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
ezgi_06
Admin
ezgi_06


Mesaj Sayısı : 54
Kayıt tarihi : 28/12/07

YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Empty
MesajKonu: YÜREĞİMDEKİ BUZ 1   YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Icon_minitimeÇarş. Ocak 09, 2008 10:38 pm

YÜREĞİMDEKİ BUZ
Soğuk günler bu yıl kapıyı daha erken çalmıştı. Kış, arsız ev sahibi misali, diken üzerinde misafir gibi duran yaz günlerinin son kırıntılarını da kovalamış, bütün acımasızlığı ile çöreklenip kalmıştı. Olanca merhametsizliğini ve soğuk çehresini bu yıla saklamıştı, insanları iliklerine kadar donduruyordu. Gökyüzünün maviye boyanması, güneşin zaman zaman göz kırpması da kış mevsiminin asık suratına hiç mi hiç etki etmiyordu. Henüz yakacak temin edememiş insanların yalvarır bakışları da kışı yumuşatamamıştı. Kış, kışlığını gösteriyordu.
Cemal, çalar saatin zili ile uyandı. Uykunun en tatlı yerindeydi.
‘‘Az daha uyusam.’’ diye düşündü. Yatak sıcacıktı. Oda buz gibiydi. Üşüdü. Yatağa uzandı. Gözü saate takıldı. Akrep ile yelkovan soğuğa inat zil çalıp oynuyorlardı saat beşe geliyordu. Yataktan kalkmayı bir türlü gözü kesmiyordu. Gaz lambası titriyordu. Üşümüş gibiydi. Bir an parlıyor, soğuğu yenmeye çalışıyor sonra pes ediyor, yine titriyordu. Gözü saate yine takılı- kaldı Cemal’in.
‘‘Kalkmalıyım, dedi, geç kalmamalıyım.’’
İstemeye istemeye yataktan kalktı. Yanında yatan abisine baktı.
‘‘Canım abiciğim.’’ diye uzaktan sevdi. ‘‘Sen de ne kadar çok çalışıyorsun, ne çok yoruluyorsun, benim güzel abim.’’
Titreyen gaz lambasının alevleri abisini adeta melekleştiriyordu. Ne kadar da masum bir yüzü vardı. Karşıda, pencere kenarında annesiyle babası yatıyordu. Duvar kenarına bitişik serilen yatakta kız kardeşleri mışıl mışıl uyuyordu. Kapı yanında da küçük erkek kardeşi ablasına sımsıkı sarılmış uyuyordu. Altı kardeş, anne ve baba ile birlikte bir odada yatıyorlardı.
‘‘Fakirliğin gözü kör olsun.’’ dedi Cemal. Bir oda bir aralık ( Salon değildi, salon zengin evlerde lüks dairelerde olurdu.) olan bir ev tutabilmişlerdi. Aralık, küçük oda dedikleri yer, hem mutfak hem kiler hem banyo hem depo gibi kullanılıyordu.
‘‘Çaresizlik, ah çaresizlik… Sen de kış gibisin. Bütün soğuk yüzünü bizlere gösteriyorsun.’’ dedi Cemal kendi kendine. Hüzün dolu günler, zifiri karanlıklar bitecek miydi? Yaşamanın bedeli böylesine çaresizlik miydi? Doğmanın bedeli ölmek, gençliğin bedeli yaşlanmaksa, fakirliğin bedeli neydi? O küçücük kafasında inatla beliren sorulara bir türlü cevap veremiyordu.
Ayağa kalktı. Sağa sola serpilmiş ellere ayaklara basmamak için cambazın ip üstünde yürümesi gibi adımlarını ölçerek atıyordu.
‘‘Anam!’’ sesiyle irkildi. Küçük kardeşin eline basmış, o da çığlık atmıştı. Elini dudaklarına değdirerek:
‘‘Sus, dedi, yat, uyu.’’
Cemal odadan çıktı. Otuz, otuz beş metre ileride sokak çeşmesi vardı Donmasın diye yarı açık bırakmışlardı. Kenarları buzlarla kaplanmıştı. Düşmemeye çalışarak çeşmeye yaklaştı, elini yüzünü yıkadı. Eli buz kesmişti. Hemen eve koştu peşkirle kurulandı. Komşularının verdiği örgü ceketi giydi, dışarıya çıktı, kapıyı usulca örttü. Çarşıya doğru yürümeye başladı.
Yeni mahalle diyorlardı kısaca buraya. Aslında Yeni Hamidiye mahallesiydi. Fakir fukaranın yaşadığı yerdi, garibanlar mahallesiydi. Hepsinin de ortak yanı yüzlerinde gezinen çaresizlikti. Birçoğu işsiz güçsüzdü. İş aramak için çıktıkları ‘‘Amele pazarı.’’ hayallerinin bittiği son durak olur, öğleye doğru boyunlar bükük, gözler bulutlu eve dönerlerdi. ‘‘Yine işe giremedik.’’ sözü mahallenin dert parolasıydı.
Babası, zavallı adam, buğday pazarında seksen doksan kiloluk zahire çuvallarını taşır, evin geçimini sağlardı. Kış gelince evden kahveye, kahveden eve mekik dokurdu. Oyun oynamazdı, arkadaşlarının oynadığı iskambil oyununa bakar, vakit öldürürdü. İşsizlik, birçokları gibi, babasını da vakit katili yapmıştı.
Çoğu kez babasını kahveden Cemal çağırır, utana sıkıla ekmek parası ister, karınlarını yavan da olsa ekmek ve çemenle doyururlardı.
‘‘Olsun önemli değil, derdi Cemal, yeter ki aç kalmayalım.’’
Cemal aç kalmaktan çok korkardı. Küçükken, iki üç yaşlarında, babasını gece yarılarına kadar beklediğini, aç uyuyamadığını unutamıyordu. Bakkal artık veresiye vermiyor, kendisini azarlıyor:
‘‘Git, para getir, ekmeği öyle al.’’ diyordu.
Dışarı henüz aydınlanmamıştı. Koca caddede tek başına, duygularıyla sarmaş dolaş yürüyordu. Toprak, suya; ölüm, hayata; gece, gündüze doymuyordu. Yolun solunda mezarlık başlamıştı. Ürperdi. Buradan her geçişte ürperiyor saçlar servi gibi semaya yükseliyordu. Bu mezar… Bu mezar kimleri bağrına basmıyordu ki… Nice canlar, cananlar burada yan yana ezeli mahkemenin kurulacağı günü beklemiyorlar mıydı? Neredeydi malları, güzellikleri, sevenleri?
Yüreğinden bir dua mezara doğru kanatlanıp kabir taşarının üzerine kondu. Karanlıkları delen amin sesiyle yeniden kanat çırpıp omuzlarının üzerine uçtu, oradan da yüreğine yerleşti.
Simit fırınına varmıştı. Yüzü mosmor olmuştu. Dişleri birbirine vuruyordu. Korku ile soğuk kol kola girmişler, Cemal’i tanınmaz hale getirmişlerdi. İçerisi sıcacıktı. Ustası, Cemal’i bu halde görünce dayanamadı:
‘‘Oğlum, on yaşında bir çocuğu bu karanlıkta tek başına nasıl gönderiyorlar? Bunlarda hiç mi acıma yok? Anlamıyorum.’’
İyi adamdı Mehmet usta. Kendisini çok sever:
‘‘Senin gibi on tane Cemal olsun, bana yeter.’’ Derdi. Her gün seksen simit alır hepsini satar, geri getirmez, bayatlatmazdı.
‘‘Ekmek parası ustam, ne yaparsın…’’ Hayat, Cemal’i çok erken yaşta, on yaşında, olgunlaştırmıştı. Yaşından umulmayacak sözler söylüyor, davranışlar sergiliyordu.
Simit tablasını kucakladı. Sabahçı kahvelerini dolaşmaya başladı. Orada sabahlayan, evinden, yuvasından habersiz, nice sorumsuz insanların mekanındaydı. Kumar batağında boğulmamak için hiçbir gayret göstermeyen bu zavallı insanların parasını almak, onlara simit satmak hiç hoşuna gitmiyordu. Yaşatmak arzusuyla yaşamaktan vazgeçemeyen bu bencil ve sorumsuz insanlar, ailesini hiç mi hiç düşünmüyorlardı. Çocuklarını azıcık da mı özlemiyorlardı?
Otuz simit kalmıştı. O gün sabahçı kahveleri daha kalabalıktı. Gözleri kan çanağına dönmüş hayattan her türlü beklentisini kesmiş elli insana simit satmış, onlarla ümitsizlik paralarının ortağı olmuştu.
Mahallede gezmeye başlamıştı hava iyice aydınlanmıştı kalan simitleri bir an önce satmalıydı. Saat sekizde evden okula gidebilmeliydi, geç kalmamalıydı. Bazen saat soracak birini bulamıyor, okula geç kalıyor, yediği soğuğun üzerine avuçlarında patlayan sopaların acısı yaşıyordu. Avucunun acısı saatlerce geçmek bilmiyordu. Annesini hatırladı bir an… ‘‘Canım annem’’ diye iç geçirdi ‘‘Bıkıp usanma oğlum, çalış Allah, her zorluktan sonra bir kolaylık verir, derdi, bu günler geçecek okuyup adam olacaksın.’’
Okuyacaktı. Bütün olumsuzluklara rağmen okuyacaktı. Hayatı hep böyle devam etmeyecekti. Bir gün kendisi de rahata erecekti.
Karlı bir gün… Simitlerin bir kısmını satan Cemal kalanını eve bırakmıştı. Okul çıkışı kalanları satacaktı. Önlüğünü giydi, yakasını taktı, üşüyordu, dişleri birbirine kenetlenmişti. Hastalanmış mıydı? Bu gün her günden daha fazla üşüyordu. çorapları da ıslanmıştı. Annesinden çorap istemiş, o da olmadığını, ayağındaki ile yetinmesini söylemişti. Üşüyordu galiba ayakkabısı, lastik ayakkabısı, delinmişti.
Okula doğru koşar adımlarla yürümeye başladı dışarıda öğrenci göremiyordu. Galiba yine geç kalmıştı. Hem yürüyor hem de elinde patlayacak sopanın acısını yüreğinin derinliklerinde duyuyor, korkuyordu. Göz pınarları damlacıklar sızdırmaya başlamış, toprakla gözyaşlarını buluşturmuştu.
Cumali KALIP
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://cumalikalipfan.yetkin-forum.com
betül_007

betül_007


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 04/01/08

YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Empty
MesajKonu: Geri: YÜREĞİMDEKİ BUZ 1   YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Icon_minitimeSalı Ocak 15, 2008 8:05 pm

ahh ahhh cry bizde bu hikayeyi sınıfta okumuştukk bütün herkez nasılda duygulanmıştı aklıma geldi şimdi o günlerr çookk süper yaa hikayee maşallah
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mihriban




Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 08/01/08

YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Empty
MesajKonu: Geri: YÜREĞİMDEKİ BUZ 1   YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Icon_minitimeÇarş. Ocak 16, 2008 10:30 pm

cok güzel hikaye ellerinize saglık
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
esra gürbüz




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 05/04/08

YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Empty
MesajKonu: Geri: YÜREĞİMDEKİ BUZ 1   YÜREĞİMDEKİ BUZ 1 Icon_minitimeC.tesi Nis. 05, 2008 4:42 pm

YAZINIZ ÇOK GÜZEL HOCAM SINIFTA OKUYUP DİNLEMEK İSTERDİM SİZİ AMA ARTIK ÇOK GEÇ....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
YÜREĞİMDEKİ BUZ 1
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Cumali Kalıp sevenlerin buluşma noktası... :: Biricik Hocamız Cumali KALIP :: Cumali Hocamız ve çok değerli yazıları...-
Buraya geçin: